Ulu kurtlar bir zamanlar Venezuela’ya kadar güneyde ve Kanada’ya kadar kuzeyde uzanan bir Amerikan bölgesinde dolaşıyordu, ancak türün neslinin tükendiği 10.000 yıldan uzun süredir tek bir tanesi bile görülmedi. Ancak geçtiğimiz zamanlarda Amerika’da bol miktarda ulu kurt kalıntısı keşfedildi ve bu Colossal Biosciences adlı bir şirket için büyük bir fırsat sundu.
8 Nisan’da Colossal, iki antik ulu kurt DNA örneğine dayalı klonlama ve gen düzenleme yöntemleriyle altı aylık erkekler Romulus ve Remus ile iki aylık dişi Khaleesi adında üç yavru doğurduklarını duyurdu.

Peki, bu çalışma tam olarak nasıl gerçekleşti ?
1996’da Dolly adlı koyunun dünyaya gelmesine yol açan ve o zamandan beri domuzlar, kediler, geyikler, atlar, fareler, keçiler, gri kurtlar, köpekler ve daha fazlasının klonlanmasında kullanılan geleneksel klonlama süreci, nispeten basit ama müdahaleci bir süreçt. İlk olarak, klonlanacak hayvana ait bir doku örneğinden tek bir hücre alınır. Bu hücrenin çekirdeği (hayvanın tüm genetik bilgisini barındıran yapı) çıkarılır ve aynı türden bir donör yumurtaya, bu yumurtanın kendi çekirdeği çıkarıldıktan sonra, yerleştirilir. Yeni genetik materyali taşıyan yumurta bir embriyoya dönüşmesine izin verilerek bir taşıyıcı annenin rahmine aktarılır ve sonuçta donör hücreden alınan hayvanın birebir kopyası doğar.
Colossal, Ulu kurtlar çalışmasında bazı önemli farklar olduğunu söylüyor. Bilim insanları önce, antik bir diş ve kafatasında bulunan ulu kurda ait genomu analiz etti. Daha sonra bu genomları, ulu kurdun yaşayan en yakın akrabası olan gri kurdunkiyle karşılaştırarak, ulu kurda özgü olan daha büyük beden, beyaz tüy, geniş kafa, daha büyük dişler, güçlü omuzlar, kaslı bacaklar ve karakteristik uluma ve inleme gibi 20 farklı özelliğe neden olan 14 gendeki farkları belirlediler.
Ardından, yaşayan gri kurtların kan dolaşımından damar duvarlarını oluşturan endotel öncül hücreleri (endothelial progenitor cells) (EPC’ler) alındı ve bu hücrelerin çekirdeklerinde yer alan 14 gen, 20 ulu kurt özelliğini ifade edecek şekilde düzenlendi. Bu işlem göründüğünden daha zor çünkü genler genellikle birden fazla etkiye sahiptir ve hepsi de olumlu etkiler göstermeyebilir. Örneğin, şirketin basın bülteninde açıkladığına göre, ulu kurdun açık renkli kürküne neden olan üç geni vardır, ancak bu genler gri kurtlarda sağırlık ve körlüğe yol açabilir. Bu yüzden Colossal ekibi, siyah ve kırmızı pigmentasyonu kapatan iki başka gen tasarlayarak ulu kurdun açık rengini oluşturmayı başardı; üstelik bu işlem gri kurt genomuna zarar vermedi.
Bu işlem tamamlandıktan sonra, düzenlenmiş çekirdekler hücrelerden çıkarıldı ve çekirdeği çıkarılmış gri kurt yumurtalarına yerleştirildi. Yumurtaların embriyoya dönüşmesine izin verildi ve 45 embriyo iki evcil köpek melezinin rahmine aktarıldı. Her taşıyıcı annenin rahmine tutunan bir embriyo oldu ve 65 günlük gebeliğin ardından Romulus ve Remus doğdu. Birkaç ay sonra, işlem bir üçüncü taşıyıcıyla tekrarlandı ve Khaleesi dünyaya geldi. Üç doğum da doğum sırasında olası yaralanmaları en aza indirmek için planlı sezaryenle gerçekleştirildi. Süreçte hiçbir taşıyıcı köpekte düşük ya da ölü doğum yaşanmadı.
Colossal, benzer teknikleri kullanarak Buzul Çağı’ndan yünlü mamutu 2028’de geri getirmeyi planlıyor. Şirket, mamutun yaşayan en yakın akrabası olan Asya fillerinden alınan çekirdekleri, mamut özelliklerini ifade edecek şekilde düzenlemeyi hedefliyor. Mart ayının başında şirket, bu yöntemleri laboratuvar farelerinde başarıyla test ettiklerini ve mamutun kıllı postuna sahip 38 yünlü fare yavrusu elde ettiklerini açıkladı. Şirket, 2026’da bir taşıyıcı bir file hamilelik başlatmayı hedeflediklerini söylüyor çünkü fil gebelikleri yaklaşık olarak 2 yılı bulabilmektedir.

Colossal’ın laboratuvarlarındaki diğer çalışmalar ise nesli tükenmiş hayvanları geri getirmek yerine, tehlike altındaki türleri kurtarmayı hedefliyor. Bu türler genetik çeşitlilik eksikliği—“genetik darboğaz” olarak bilinir. Az sayıdaki birey sürekli birbiriyle çiftleştiğinde, bu iç içe geçiş doğum kusurlarına, kısırlığa ve sağlık sorunlarına yol açabilir. Colossal bu sorunları yaşayan bazı türleri hedef aldı ve genetik çeşitliliği artırmak amacıyla popülasyonları düzenlemeye çalışıyor.
Tüm bu işler ne kolay ne de ucuz—ancak 10.2 milyar dolarlık bir değerlemeye sahip olan Colossal, bilimi fiyat kaygısı olmadan sürdürmek için gereken kaynaklara sahip. Ve şirket bu işi tek başına yapmıyor. American Wolf Foundation, The Mauritian Wildlife Foundation, Save the Elephants ve Conservation Nation gibi koruma örgütleriyle ortaklık yapıyor. Ulu kurt projesinde, MHA Nation (Mandan, Hidatsa ve Arikara) yerli kabileleriyle çalıştılar ve bu kabileler, ulu kurtların Kuzey Dakota’daki topraklarında yaşamasını istediklerini ifade ettiler. Colossal ayrıca, Kuzey Carolina hükümetiyle tehlike altındaki kırmızı kurt popülasyonunu güçlendirmek için geliştirdikleri koruma stratejilerini uygulamak üzere ileri düzey görüşmeler yürüttüklerini söylüyor.
Şirket ayrıca, yeni EPC klonlama tekniği sayesinde mevcut türlerden alınan kan örneklerinin bir biyobankada saklanarak, gelecekte bu türlerin tehlike altına girmesi durumunda yedek olarak kullanılabileceğini düşünüyor. Colossal laboratuvarlarından çıkan en dikkat çekici hayvanlar olan Romulus, Remus ve Khaleesi, kesinlikle sonuncular olmayacak.
Haberin Kaynağına Ulaşmak İçin Tıklayınız
Daha Fazla Güncel Biyoteknoloji Gelişmeleri İçin BIOSSCOPE